10 Kasım 2009 Salı

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ
ORGANİZMALAR MI???...
Süleyman AKDEMİR (*)
Uygarlığın son yıllarda gösterdiği baş döndürücü gelişmeler, önceleri imkânsız görülen amaçların ve hedeflerin belirlenmesini, onların şekillenmesini etkilemiş, günümüz koşullarında farklı yaşam biçimlerinin insan eliyle oluşmalarına yol açmıştır.
Başka bir deyişle, insanoğlu, doğaya bir ölçüde müdahale etmeye başlamıştır. Bilimsel gelişme ve insanın doğaya müdahalesi, belki de bundan sonraki tartışmaların odak noktasını teşkil edecektir. Var olan teknolojiler ve bunların insanlığın geleceğindeki rolleri konusu ise, tüm dünyada temel tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
Son günlerde basın ve televizyon kanallarında, daha önce son derece sağlıklı görülen bir katkı maddesinin yasaklanmasına, yada, insan sağlığı adına tedavi amaçlı kullanılan farmasötik (ilaç formunda) bir ürünün sakıncalarının ortaya çıkmasına dair haberlerin ciddi anlamda yoğunlaşması dikkat çekmekte ve ürkütücü boyutları gözler önüne serilmektedir.
Yıllar boyu sağlık için tüketilen onlarca çeşitli (doğal olmayan) maddelerin yarattığı riskler, üreticileri çok da fazla üzmüş veya ticari kaygıların ağırlığı açısından, standart insanların vicdani sorumlulukları kadar bile etkilemiş gibi görünmemektedir.
Bu tavır sürmekte ve insanlar tarafından beslenme yoluyla alınan her türlü ürün için, birbirine zıt iki farklı anlayışı karşı-karşıya getirmektedir.Kabul edilmiş,yıllarca denendiği için risk değerlendirilmelerinde sorun yaşanmamış, yeni gelişmeleri ve mevcut metodolojiyi savunanlarla, belirlenen süreler için gerekli etkileşim analizlerini yaparak çok yeni atılımları öngören modern moleküler biyoteknolojiyi savunanlar, tamamen karşıt görüşler ileri sürmekte ve mücadele etmektedirler.
Mevcut teknolojileri ve doğal yöntemleri benimseyenler için, genetiği değiştirilmiş organizmalar, (GDO) onlarca yıl sonra ortaya önlenmesi, aşılması mümkün olmayan risklere ve sağlık sorunlarına neden olabilir endişesi ile zaten sıcak karşılanmamaktadır. Genetik alanında sağlanan olağanüstü gelişmeler ve bunların günlük gıdalarla sürekli tüketilir olması, bir zamanların korku filmlerine konu olan frankenstein (frankenşıtayn) türü varlıklar veya metabolizmalar oluşturması riski yüzünden genellikle reddedilmektedir.
Sigaranın kanser riski bile onlarca yıl sonra ortaya çıktığına göre, bakış açısı ile ilgili olarak, hak vermemek elde değildir. Modern moleküler biyoteknolojiyi savunanların, çeşitli kültür bitkilerinin genetik şifreleri ile oynayarak ve aslında bitkilere, bitkilerden değil de, çeşitli mikroorganizmaların genlerinden alınan molekülleri monte ederek sağladıkları avantajlar cazip görünmesine rağmen “hayvanlaşmış bitkiler” ortaya çıkmaktadır.
Süreç içinde hangi olumsuzlukların yaşanacağını tahmin etmek bile bazen çok zorlaşacaktır. Kanser tedavisi için kullanılan ilaçların tedavi etmesi gereken kanseri geliştirdiğinin tespit edilmesi, normal ve kabul edilir deneme sürelerine rağmen ortaya bu sonucun çıkması, bitki genlerine bitkisel olmayan moleküller monte edilmesine karşı çıkanların ellerini doğal olarak güçlendirmiştir.
Genetiği değiştirilmiş organizmaların gerekliliğini savunan üreticilerin savları ise, genellikle, daha yüksek verimlilik, zararlılardan etkilenmeyen veya zararlıların etkisine daha az maruz kalmış en düşük hasarlı ürün elde edilmesi, hızla artan dünya nüfusu gibi konulardan bahsedilerek desteklenmektedir.
Çeşitli ürün yelpazelerinde yapılan deneyler sonucu alınan neticeleri savunarak, bu şekilde yapılan üretimin gelecekte tek çıkış yolu olarak gösterilmesi ve bunda ısrar edilmesi gibi, belki de kabul edilebilirliğini iyice zorlaştıran bir yaklaşımla sunulması, bu ürünlerin, şüphe edenleri tatmin etmekten uzak bir görünüme bürünmesini sağlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü araştırmalarında hastalıkların % 72 kaynağının beslenmeye bağlanması, bu açıdan baktığınız zaman ürkütücüdür. Bilimsel gelişmeye karşı çıkmak ve çeşitli buluşları reddetmek, düşünen üreten insan için asla mümkün değildir. GDO larla ilgili çalışmalar ve onları geliştirip insanlığa sunan modern moleküler biyoteknoloji şaşırtıcı bir hızla mesafe almakta, radikal bazı değişimleri de beraberinde getirip güncelleştirmektedir.
Son derece karmaşık, kontrolü güç, hassas ve titizlik gerektiren bir dizi teknoloji uygulamalarıyla elde edilen bu ürünler esas itibarıyla ‘genlerle oynamayı’ gerektirmektedir.
Tarihe baktığınız zaman mucitlerin yaşamlarını pek zengin olmadan sürdürdüklerini, başka bir deyişle, buluşların kabul edilmesinin öyle kolay bir iş olmadığını biraz da üzülerek izlersiniz. Çünkü teknoloji ve gelişme, sıradan insanlar için, takip edilebilir veya hemen algılanabilir konular değildir. Bir yeniliği takdim edersiniz.
Onlarca yıl geçtikten sonra değeri anlaşılabilir.
Geçen süre insanlık adına kayıp hanesine yazılması gereken ve paranın satın alamadığı tek şey olarak öne sürülen zamandan başka bir şey de değildir.
Son 25 yıl içinde ortaya çıkan genetiği değiştirilmiş ürünlerin de böyle bir süreç yaşaması son derece doğaldır. Bilim adamları ile sıradan vatandaşların aynı konuya çok farklı bakmaları normaldir, mümkündür. Arada ise diğer gelişmelerden farklı bir risk faktörü vardır. Söz konusu olan materyalin etkileyeceği ve belki de geri dönülemez hasarlara yol açacağı varlık, bizzat insanını ta kendisidir.
O halde, konu tamamen insan varlığının geleceği ile ilgilidir. Yanlış beslenmenin, sadece insanların oluşturduğu çevre kirliliğinin, doğal olmayan gıdaların, doğal olup da bilinçsiz yemek hazırlama metotları ile aslında yenmeyecek duruma getirdiğimiz gıdaların ve diğerlerinin insan varlığına yönelttiği tehditler gözden geçirilirse, geleceğimiz adına, her türlü teknolojik gelişmeyi daha çok araştırıp, ince eleyip sık dokumamız gerekmektedir.
Başka bir açıdan baktığımız zaman ise durum gerçekten çok ciddidir.
Aynı konuda, bilim insanlarının bu seviyede farklı düşündükleri ve taban-tabana zıt görüşlere sahip olarak ısrarcı tutum takınmaları olağan bir durumdan çok öte, gerçekte ise acıtıcıdır.
GDO lu ürünlerin Dünya Ticaret Örgütün’ün (DTÖ) baskıları ile bu kadar yaygınlaştırılması, doğal ürünler üzerindeki riskleri, ürünlere karşı çıkanların haklı çıkmaları halinde insanlık için, belki de bir felakete neden olabilecektir.
Savunma mekanizmaları çok güçlü çeşitli hayat formlarının, bu tür ürünlere direnemeyişleri, bu ürünlerin kuşku ile karşılanmasında en büyük etkenlerden biridir. Çünkü, insan organizması, kültür bitki zararlısı diğer canlılarla kıyaslandığı zaman, daha dirençsiz, daha büyük risk altındadır.
Etkilenmesi ise onlarca yıl sonra olabilmektedir. Sürekli yüksek oranda alkol kullanan insanda görülecek olan hasarlar, bazen 40-50 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Acaba yeni geliştirilen genetiği değiştirilmiş organizmaların etkisi kaç yıl sonra ortaya çıkacak veya insan genetiğini de etkileyerek kuşaklar arasında bir deformasyona neden olmayacağı nasıl garanti edilecektir?
Gen teknolojisi en başta, mısır, soya, patates, pamuk, kolza ve domates ürünlerini gündemine almış, yoğun olarak ülkemize girmeye başlamıştır. Son yıllarda yapılan spesifik araştırmalardan kamu oyuna bildirilen bir örneği sizlere sunmak, bir fikir vermesi açısından önemli olabilir.
Pancar şekeri tamamen doğal olan pancar bitkisinden elde edilmektedir.
Doğal yollardan, katkısız, sağlıklı şeker elde etmenin en garantili ve geçerli metodu budur. Ülkemizde kurulan fabrikalardan bazıları ise nişasta bazlı şeker üretmekte ve piyasaya sürmektedirler. Bu üretim biçiminde genellikle GDO lu mısırların yaygın olarak kullanıldığı ise çok yüksek bir ihtimaldir. Önceki yıllarda ortaya çıkan deli dana hastalığının artışı ile, insanlarda rastlanan ve hızla artan Alzheimer hastalığının büyük ölçüde GDOlu ürünlerle ilişkilendirilmesi, durumun zaman içinde yükselen bir tehdit boyutunun da olduğunu gözler önüne sermiştir.
GDOlu ürünler doğal olmayan çevre kirliliği oluşturmakta, diğer bitki formlarını etkilemekte, ekosistemi değiştirmekte ve önemli oranda sosyo-ekonomik sıkıntılar yaratmaktadır. Bir kısım ürünlerde ise baz olarak domuz geni kullanılıyor olması iddiası, işin başka yönüdür. Sağınıza solunuza baktığınız zaman rahatlıkla görebileceğiniz çeşitli allerji vakaları artışı, yine GDOlarla ilişkilendirilmektedir. Alınan toksik (zehirli) maddelerin tasfiyesi ise başlı başına sorun oluşturmakta, ortaya çıkan toksisite (zehirlilik) zor giderilebilmektedir. Antibiyotiklere direnç kazanmış patolojik (hastalık yapan) mikroplar, kanserojenik etkiler, besin değerlerinde görülen bozulmalar ve geliştiği saptanan beri-beri hastalığı da tabloyu genişletmektedir.
En çok dikkat çekmesi gereken konu ise, organik hallerindeyken hayatlarını bu ürünlerle sürdüren doğal bitki zararlıları, aynı bitkinin GDO’lu olanını ASLA YEMEMEKTEDİR.
Doğal ürünlerin öneminin arttığı günümüzde, sahip olduğu coğrafyası ile ve 12600 endemik çeşitliliği ile dünyanın önde gelen bir ülkesi olmamızın farkına varmamızın ve buna göre bir üretim modeli oluşturmamızın zamanı geldi ve geçiyor.
Kontrolsuz, denetimsiz, araştırma laboratuarları eksik ve yetersiz uygulamalarla çağın gerisinde kalarak bu tehditlerin üstesinden gelebilmenin mümkün görülmediği ülkemizde durum gün geçtikce daha vahim bir hal almaktadır.Var olan kaynaklarımızın altın değerinde fırsatlar sunduğu bu coğrafyada, risk oluşturmayan organik gıda üretiminden vazgeçerek, GDO lu ürünleri tercih etmenin, günümüz koşullarında, kendi-kendini tüketmekle eş anlamlı olduğu inancı ile, aziz milletimizin tüm insanlarına, sağlıklı, mutlu ve geleceğinden endişe duymayan bireyler olarak mutlu günler dilerim.
(*) Süleyman AKDEMİR:

1948 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladıktan sonra A.Ü. Ziraat Fakültesinden mezun oldu. (1969) Almanya’da Goethe Enstitüsünde dil eğitimi aldı. Uzun yıllar ticaretle uğraşan Akdemir, imalât, ihracat ve gıda maddeleri bayiliği gibi çeşitli iş alanlarında faaliyette bulundu. Yurt içi ve yurt dışı araştırmalarını, mesleği gereği “Beslenme ve Koruyucu Hekimlik, Çevre Sağlığı” gibi alanlarda da sürdüren Akdemir’in; Kemalizm, Din, Sosyo-Ekonomik Sistemler ve Felsefe gibi alanlarda da yoğun araştırmaları vardır. “Tek Çare Kemalizm” Akdemir’in ilk kitabıdır.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Akçakoca’da Sürdürülebilir Tarım ve Çevre Formu Yapıldı
Akçakoca’da Sürdürülebilir Tarım ve Çevre Formu, Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği, Sürdürebilir Tarımı Geliştirme Derneği, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Türkiye Tüketicileri Koruma ve Eğitim Vakfı ile İl ve İlçe Tarım Müdürlüğümüzün zengin katılımları ile gerçekleşti.
Bu konuda Akçakoca özelinde ve ülkemiz genelinde AB Tarım ve Çevre Destek Fonlarından etkin yararlanmasını sağlayacak alt yapının ön hazırlığı tartışması yapıldı ve sonuç bildirgesi yayınlandı.
AKÇAKOCA’DA SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE ÇEVRE FORUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

23.MAYIS.2009 Yer : Dadalı Köyü1.Organik Tarıma, Akçakoca’da “ Ekolojik Köy Organizasyonu “ EKO ile başlanmalıdır.
2.Sürdürülebilir su yönetiminin projelendirilmesi, önerilmiştir.3.Su havzalarının yönetimi, uygun AB ülkesi ile eşleştirme ( twining ) projesi hayata geçirilmelidir.4.Sürdürülebilir toprak yönetimi, projelendirilerek uygulanmalıdır.5. Bilinçli tarımsal gıda üretimi eğitim programı hazırlanmalıdır.6.Akçakoca’da Eko turizm köylerinin oluşturulması amacıyla pilot köy dadalı köyü olarak seçilmiştir.8.Sürdürülebilinir Eko Tarım’da nitelikli insan gücü yetiştirilmesi için mesleki eğitim kursları düzenlemelidir.9.Seçilen Dadalı köyü pilot uygulaması projelendirilmeli ve bu köyde turizm hizmet sektörüne nitelikli insan gücü yetiştirilmelidir. 10.AB projelerinden etkin olarak yararlanılması amacıyla, yörede STK olarak Üretici Birliği vb.örgütlerin kurulması sağlanmalıdır. Aşkın SÜRMELİ ( STG Derneği Başkanı ) Bayram KISIKLI ( Türkiye Tüketici Vakfı Başkanı )Hamdi DAĞ ( STD Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği Başkanı )Dr.Muzaffer BUMİN ( STD Yönetim Kurulu Üyesi )

***
AKÇAKOCA "EKOLOJİK
FINDIK ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ" KURULUYOR
23 Mayıs 2009 Tarihinde Akçekoca'da yapılan "Sürdürülebilir Tarım Forum" u'nda alınan kararlar gereğince; Bölgede ekolojik fındık üretimine geçilecek.
5200 Sayılı Yasa gereğince Akçakoca Ekolojik Fındık Üreticileri Birliği'nin kuruluş çalışmaları "Derneğimiz öncülüğünde" başlatıldı.
Akçakoca’ya Çalışma Ziyareti Gerçekleştirildi
Düzce’nin Karadeniz’e açılan kapısı olan Akçakoca, uluslararası çalışmalarla adından söz ettiriyor. Bu kapsamda, Marmara Belediyeler Birliği AB ve Uluslararası İlişkiler Merkezi tarafından Düzce Akçakoca’ya çalışma ziyareti yapıldı.
Marmara Belediyeler Birliği’nin temsilcisi İskender Güneş, Düzce’nin Akçakoca Belediyesi’ni ziyaret ederek, Belediye tarafından düzenlenen “Ulusal ve Uluslararası Parlayan Kent Akçakoca” festivaline katıldı. Düzce’nin Karadeniz’e açılan kapısı olan Akçakoca, uluslararası çalışmaları ile adından söz ettiriyor.
MBB ile ortak çalışmalar yürütmek isteyen Akçakoca Belediyesi, Avrupa Birliği projeleri ve uluslararası etkinlikler alanında işbirliği potansiyelini görüşmek üzere MBB temsilcilerini festival vesilesi ile davet etti.MBB AB ve Uluslararası İlişkiler Merkezi görevlisi İskender Güneş, Akçakoca Belediyesi’nin festivaline katılarak, yerel aktörler ile çeşitli temaslarda bulundu, bu vesileyle Akçakoca’nın yapmış olduğu AB projeleri hakkında Akçakoca Belediyesi AB Proje Merkezi Yöneticisi Emine Yüksel tarafından bilgilendirildi. Akçakoca’nın çiçeği burnunda Belediye Başkanı Fikret Albayrak ile görüşen İskender Güneş, Birlik faaliyetleri hakkında bilgi verdi.Festivalden sonra ise Akçakoca’da, Düzce Milletvekili ve TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış başkanlığında bir toplantı düzenlendi. Toplantıya; MBB’yi temsilen İskender Güneş, Akçakoca Belediyesi AB Proje Merkezi Yöneticisi Emine Yüksel, Akçakoca Belediyesi AB Proje Merkezi Uzmanı Göktürk İplikçioğlu, Akçakoca Belediyesi tarafından Avusturya Viyana Üniversitesi ile birlikte yürütülen projenin temsilcileri, Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Dağ, Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Muzaffer Bumin katıldı. Farklı kurumlardan gelen temsilcilerin görüşlerini birbiriyle paylaşma imkanı bulduğu toplantıda Milletvekili Yaşar Yakış da MBB’nin faaliyetleri hakkında bilgilendirildi ve Birliğe davet edildi.Toplantı sonrasında katılımcılar, Akçakoca’nın sahip olduğu turizm potansiyeli ve doğal güzellikleri yerinde inceleme ve fikir edinme imkanı buldu.

19 Mart 2009 Perşembe

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE EKOLOJİK TARIM DERNEĞİ
Sürdürülebilir tarım, genetik Çeşitlilik, toprak, su, güneş ve tarım teknikleri çiftçilerin ekonomik açıdan kendi Tarımsal işletme devam edebilir gibi Tarımsal üretim kaynaklarının kullanılmasıdır.
Ülkemizde endüstriyel alanlarda gelişmeler nedeniyle, hızlı nüfus artışı ve Kentleşme sonucu için, şeklinde iç ve Bölgesel atık, sıvı ve su ve hava kirliliğine neden olan gaz katı olan ortamın temel unsurlarıdır. Hangi Doğa ve Doğadaki Canlılar, Tarımsal alanlara yayılmış tehdit bu zararlı etkileri. Ayrıca bitki üretiminde teknolojik gelişmeler, Gübreleme ve kimyasal maddeler üzerinde tarım arazileri paralel yapılmaktadır. Ancak bu Kimyasallar toprak kirliliğine neden verimliliği artırmak için kullanılır. Bu konu ile ilgili kişi dünyanın dört bir çevrenin Geliştirilmesi için ve Çevre kirliliğini önlemek için toprak verimliliği korumak için dostu tarım sistemlerinin çalışır. Bu yoğun çalışma içinde olan geleneksel tarım sistemlerine alternatif olarak toprak ve ekosisteme olumsuz etkileri vardır Sürdürülebilir ve ekolojik tarım gibi üretim sistemleri için yapılır.
Ülkemizde Tarımsal üretim sürdürmek için, yeni bilgi ve teknolojileri ile çiftçilere destek gerekiyor.
Tarım Sürdürülebilirlik hareketli bir hedef gibidir. Tarımsal üretim biyolojik, fiziksel ve aynı zamanda çiftçilere arazi üzerinde art arda çevresinde yaşayan ekonomik, sosyal ve siyasal koşulları altında yaşayan değişen kimyasal şartların etkisi altında yapılır. Sürdürülebilir Tarım sistemleri alandan diğerine farklılık ve bir sezon diğerine farklılık aslında.
Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği
Yukarıdaki gerçekleri, Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım ass. (1995) Sürdürülebilir tarım sistemleri odaklanan bir Gelecekte üretim planlarında çevre dostu olan kurulmuştur itibaren yeni bilgiler ve bulgular Bilimsel Araştırma ve uygulama sonucu için.
Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım ass., Tarımsal alanlar ve Çevre ile Sürdürülebilir Tarım Ürünleri dostu teknikleri, Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak arazi ve 243 60.000 hektar temiz ve sağlıklı tarım ürünleri üretmek için 10 yıldır eğitim faaliyetleri performansı ticari şirketler ile.
Derneği'nin temel amacı:
Amacýyla ve farkındalığı arttırmak için Sürdürülebilir tarım konusunda üreticileri yetiştirmek ve Yöntemleri üretim esnasında hiçbir zarar çevre dostu tarım kullanmaya teşvik etmek. Yapmak için bu amaç ile eğitim ve danışmanlık faaliyetleri doğrultusunda. Derneğin kısıtlı imkanları nedeniyle, görüntüleme ve Yayım hizmetleri yaparken süzme bir.
Derneğin Amaçları aşağıda verilmiştir.
A-ve teşvik etmek, Sürdürülebilir Tarım, Hayvancılık ve üretim teknikleri ve Türkiye'de Kalkınma için GATT ve CAP AB paralelinde Katkıda yayılmaya.
B-ve Çevreyi korumak için) Türkiye'de tarım ekolojik (organik yaymak için, (İyi Tarım Uygulamaları), gıda güvenliği ve kalite yönetim sistemi konusunda eğitim çalışmaları yapmak üzere İTÜ Teşvik (ISO 22000, HCCP ve ISO 9001) ve bu konu ile ilgili araştırmalar yapmak ve sertifika sanırlar sürdürülebilirliği sağlamak için, laboratuar, atölye ve işyeri kurmak. Üretim, İthalat ve Sertifikalı tohum ve bitki, organik gübre ve biyolojik ürünlerin Dağıtımı yapmak için.
C-AB uyum süreci çerçevesinde İyi Tarım Uygulamaları, Tarımsal Mekanizasyon, modernizasyon ve teşvik, eğitim ve uygulama gerçekleştirmek için / Danışmanlık Hizmetleri tarım teknikleri alanında yapmak gerekli İşletmeler.
D-ve üretmek için (varsa) gerekli itibaren, katılmak için yardım almak ve Vakıf ve yasanın 10. maddesi tanımlanan Kuruluşları ile ortak projeler için küçük çiftçi, üretici ve consumers.To ortak sorunlara Akılcı çözümler uygulamak için 5,253 ve 5,072 hukuk belirtildiği. Yanında Vakfı, Kooperatif, ortaklık, Üretim ve Pazarlama Kuruluşları, sosyal yardım amaçlı tesis etmeyi ve teslim Kulüpleri promosyon ve pazarlar. Eğer bu gibi vakıfların girişimi Müdürü kendi Yönetim Kurulu üyesi olması için gerekli kurulan Vakıflar katılıyorum, için.
E-sağlamak ve / veya Tarımsal üretim, hasat, taşıma, depolama, işleme, paketleme ve Değerlendirme dönemde gerekli hizmetleri girişimi için.
F-kredi, teşvik ve Fon 'programları tarım uygulamaları ve çevrenin korunması için Kamu Kuruluşları ve Uluslararası resmi kurumlar tarafından desteklenen nedeniyle veya dahil etmek ve üye olmak için üye ve Türkiye'de çiftçilerin yararına koşulları sağlamak Uluslararası Kuruluşlar ve Vakıf Federasyon ve konfederasyonlar gibi.
G-Bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak, kuruluşların Ulusal ve Uluslararası federasyonların Tarımsal alanda kurulmuş gibi bir Müdürü Yönetim Kurulu olarak katılmak.
H-ve üyelerin angajmanları ortak görüş oluşturmak için iletişim yollarını bulun. Periyodik olmayan veya süresiz yayınlar yapmak için.
I-yiyecek, giyecek, diğer mal ve hizmetler, Kısa Vadeli Krediler gibi ihtiyaçlarını sağlamak için bir anket Dayanışma kurmak.
J-, kayıt programları ve üyelerinin çalışmaları için yöntemler geliştirmek için üyeler arasında bilgi alışverişi için.
K-, onlardan faydalanmak için en etkili yolu incelemek için yönetici, büro personeli ve diğer hizmet görevlilerinin dernek çalışan, ofis, atölye ve Laboratuvarları için eğitmek.
L-sürekli, Dernek hizmetlerini geliştirmek için üyeleri ile Tarım Ürünleri hakkında yararlı çalışmalar yapmak, teşvik etmek ve Sözleşmeli tarım ürünlerinin üretimi için üretici Örgütlenme. , Desteklemek, teşvik etmek ve Şirket Kurulması yardımcı olmak ve bu amaçla şirketlerine liderlik.
M-tur, fuar, çay, balo, Seminer, panel, konferans gibi yeni üye kazanmak için üyeler arasında dayanışmayı artırmak ve hizmetlerini tanıtmak yaymak, ulusal ve Uluslararası özellikler katılmak için Toplantılar ve tesisleri düzenlemek için Derneğin amacı.
N-araçları ve tesisleri derneğin amacı nedeniyle yapım için gerekli ekipmanları sağlamak. Dayanışma içinde Ulusal ve Uluslararası fon ve Kurumların bu sağlamak için birlikte olmak.
O-ürünleri Organik Tarım ve Türkiye'de GAP teknik uygulama teknikleri ile üretilen planlanmaktadır için standartlara sertifika AB içinde kabul edilebilir ve Uluslararası sağlamak.
P-ve kurmak için Organik Tarım ve İTÜ tesis Yönetmeliği uyarınca labarotories çalışmak.
R-vermek için kurslar düzenlemek için üretici ve organik tarım ve iyi tarım uygulamaları ve teknikleri öğretim amacýyla Dernek üyelerine ders. Ve kurslar düzenlemek için vermek eğitimlerini geliştirmek amacı çağındaki çocukların okula dersler.
S-ve yapmak için Tarımsal ürün güvenliği yaymak ve satış geliştirme çalışması için.
T-Tarımsal konularda, İhtisas komisyonları kurmak için araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak için.
U-Türkiye temsilcisi şube veya merkez teşkilatında ek olarak diğer ülkelerde Açmak için.
Ü-Platformları hedef ve Dernek Faaliyetleri veya bu platformlarda dahil nedeniyle kurmak.
Politikalar DÜNYA izlenecektir
Gelişmiş ülkelerin başında Sürdürülebilir tarım başlamıştır 1900's. "Uluslararası Sürdürülebilir Tarım Birliği" ve "Uluslararası Organik Ürün Hareketleri Örgütü" ama birinci ve ikinci dünya savaşı nedeniyle başlamıştır, bu tesisleri durma noktasına geldi. Sonra İkinci Dünya Savaşı tesisleri yeniden başladı. Bugün "Sürdürülebilir Tarım Birliği (SAA)" ABD ve "Uluslararası Organik Ürün Hareketleri İzleme Organizasyonu (IFOAM)" Sürdürülebilir Tarım Almanya'da çalışma Tarımsal üretim, temiz üretim ve temiz ürünleri.
Türkiye 1996 Uluslararası Makarnalık olan "Sürdürülebilir Tarım Çiftçi Dayanışma Derneği" olan Türkiye, 1996 yılında bu konuda çalışma için kurulan tesis çalışmalarında görevini ve 2004 yılında "Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım Derneği" yeni görev bakmakta kurulan tamamlandı AB dönem.
Amacýyla, kendi alanındaki konular hakkında bilgi üreten Çiftçiler ve Tüketiciler Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım ile ilgili farkındalığı artırmak ve yayın çalışmaları ile kendi üyeleri, Çiftçiler ve Tüketiciler hizmet, projeler üretmek ve Danışmanlık Hizmetleri vermektedir.
Politikalar TÜRKİYE izlenecektir
Özellikle 1960 sonrasında, Türkiye gelişmekte başlamış olup, Sanayileşme ve Kentleşme. Gelecekte de bu hızla devam edecektir. Haziran ayında, 1992 Çevre ve Kalkınma Konferansı BM Rio de Jeneiro, Brezilya yapıldı. Konferanstan sonra bir deklarasyon "Gündem 21" çıktı. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Türkiye Gündem 21 Ulusal Çevre Eylem Planı "olan Gündem 21" sorumluluk içinde "ve 1996 yılında bitirdi ve yayınlanan" üzerinde çalışmaya başladı.
Bu proje sonra, "hazırlanması ve Türkiye'nin Ulusal Gündem 21 projesi" yerine Çevre Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Hangi üretildiğini ve planlanan BM Ülkelere pazarlama Organik Yöntem Yönetmelikte bu faaliyetleri, TC Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yayınlanan "Üretime" Aralık 1999 tarihinde Resmi Gazete'de sertifika paralel olarak Tarım Ürünleri ve Belgelendirme Hizmetleri tarafından ürün vermeye başlamıştır ve Türk yabancı ülkelerin şirketler. Organik Tarım Kanun ve Yönetmelikler bu 2004 Aralık ayında, "sonra Tarım Bakanlığı tarafından yayınlandı.
Türkiye biz bitkisel ürünlerin ihracatında önemli sorunları ile özellikle tarım kimyasalları gibi Karşı Karşıya. Bu etkileri türk bitkisel ürünlerin görüntü olumsuz ve zor gelişmiş Avrupa ülkelerine bahçe ürünlerini satmak için yapar.
Büyük perakendeci kuruluşlar (süper ve hipermarketler) AB ülkelerinde ürünlerin bu ülkelerde üretilen için Asgari Standartları tanımlanmış ve kendi Tüketiciler için sağlıklı tarım ürünlerinin tüketimi sağlamak olarak tarım ürünleri ithal. Protokol EUREPGAP Avrupa Perakendeci Üretici Grubu 1999 yılında hazırladığı adlandırılmış.
Bugün büyük ve süper Hipermarket zincirleri kabul edilir ve bu protokol istedi. Gelecekte yeni bir AB Ülkeleri başta olmak üzere tüm bitkisel ürünlerin ithalatında gerekli bir belge olacaktır.
Bu protokol bizim Üreticiler ve İhracatçılar hızlı tarafından onaylanması gerekiyor ve bu gelişmelere precaution.Parallel almak gereklidir, "İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği" Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 2004 Eylül ayında bir Tarımsal üretim hiç sahip yapmak amacýyla yayımlandı çevre, sağlık, zarar, insan ve hayvan , gıda güvenliği saglayan Doğal Kaynaklar, izleme ve tarımın sürdürülebilirliğini korumak.
Türk Standartları Enstitüsü "Tarımsal Ürünler Standart Ekolojik yöntemlerle onun iş programında" 1998-1999 yıllarında Üretim ve Ekolojik Tarım Ürünleri Standartları Komitesi hazırlama komisyonu kurmaya hazırlanıyor koymak onun çalışma devam etmektedir tesisinin.
Temel Faaliyetler Derneği
1-Eğitim, Araştırma, Uygulama Projesi.
2-Yayın ve Danışmanlık, tanıtma ve bilgi verme.
3-ve İyi Tarım Uygulamaları İçin Proje Hazırlama Eğitim.
4-bilinçlendirme Toplantıları ve Çiftçiler ve Tüketiciler eğitim yapma.
5-Gıda güvenliği ve Gıda 2,200 standart üzerinde çalışma.
6-kuran ve üretici birlikleri teşvik etmek için projeler.
7-Fuarı, Sempozyum, Panel ve Kongreler.
8-Ulusal ve Uluslararası Çalışmalar ve Toplantılar.
A-Yönetim Kurulu: Hamdi DAĞ, Yusuf TUNA, Özer TOPSES Necla BİLGEN Dr Muzaffer Bumin, Mustafa ÖZTÜRK
B-Kurulu Controllors sayısı: Süleyman Bagatur, Başar NACIR, Üzeyir BİLEN
C-Proje Ekibi: Prof Dr Hikmet PEKCAN, Prof Ayşe BAYSAL, Prof Selahattin Mehdi, Öznur ŞAHİN
D-Researt ve Geliştirme Grubu: Mustafa Nevruz Sınacı, Doç. Dr Nermin AKYIL, Mehmet Şimşek, Mustafa KURT
E-Pazarlama Grup: Sürmeli Tarım A.Ş. Bolu-TÜRKİYE
F-Muhasebe Grubu: Turgut ÖNDER
G-Exitention ve Propaganda: Belgin ÖZER
H-Eğitim Goroup: Ülker PAMUK, M. Aşkın Sürmeli, Gül Sürmeli, Nizamettin BEKAROĞLU
P.S. Derneğimiz bir ekolojik - Köy Projesi 450 işletmelerin Oluşan hazırlanıyor