15 Şubat 2013 Cuma

NASA’nın Fırat-Dicle Havzasına İlişkin Öngörüsü

NASA’nın Fırat-Dicle Havzasına İlişkin Öngörüsü
Dr. Tuğba Evrim Maden, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı, temaden@gmail.com
Nüfus artışı, ekonomik büyüme, toprak kullanımlarının değişimi, kirlilik, su kaynakları üzerinde yarattığı baskı iklim değişikliğinin değiştirdiği şartlar ile daha da artmaktadır. İklim değişikliği suyun doğal döngüsünü, hidrolojik çevrimi doğrudan etkilemektedir. NASA’nın dün yaptığı açıklamayla birlikte, günümüzde dünyada su sorununun en yoğun hissedildiği Ortadoğu‘nun gelecek yıllarda suya dair sıkıntısının daha da artacağı belirtmiştir.  NASA’nın uydu görüntülerinden tespit ettiği ve önümüzdeki günlerde açıklanacak çalışmasına göre 2004-2010 yılları arasında yaşanan kurak dönemin ve iklim değişikliğinin Fırat ve Dicle Havzası’nda 2003 yılından itibaren 144 milyar metreküp su kaybı gerçekleşmiştir. Tatlı su kaybı sadece yüzey sularından değil yeraltı suyundan da gerçekleşmiştir. Söz konusu kaybın yüzde 60’ı yer altı sularından gerçekleşmiştir. Özellikle kuraklığın en çok olduğu 2007 yılında özellikle tarımsal alanında kullanılmak üzere yer altı sularının kullanımının çok arttığı gözlenmiştir.

Bölgede yeraltı suyunun mevcut su talebini karşılamada sağlayacağı katkı yüzde 52 oranında iken aktif olarak çekilen su miktarı yüzde 60’dır. Yeraltı sularının yoğun kullanımı, sınırlı kaynağın sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkilerken, sosyo-ekonomik olarak da olumsuzlukları söz konusudur, özellikle kıyı akiferlerinde tuzlu su girişimi gerçekleşmektedir. Aşırı çekim kirleticilerin yeraltı suyuna karışmasına ve kalite sorununa sebep olmaktadır. Yer altı suyu kullanımına ilişkin kurumsal çalışmalar düzensiz ve yetersizidir. Ülkeler yer altı suyu yönetim araçlarından ve bilgi açısından yetersizdir. Bununla birlikte bölgede halk katılımı ve duyarlılığı zayıftır.

Yeraltı suyunun kullanımına ilişkin yönetim ve denetlemenin zayıf olduğu bölgede örnek olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğu bölgesinde yer alan kuyularda su tablası 1980’li yıllarda 150 metre derinliğe düşmüştür, bu değer günümüzde 400 m civarındadır. Su kıtlığı yaşanan Yemen’de kuyu açılması kanunen kısıtlanmamıştır. Tahminler göre akiferler 2500 kuyu açılmıştır.

Yapılan çalışmalara göre küresel iklim değişimi sürecinde kurak bölgeler daha kurak, ılıman iklim sahibi bölgeler daha da ılıman olacaktır. Yağış ortalamalarının ve sıcaklık değerlerini etkileyen iklim değişimi, yoğun yağış periyotları ile taşkınlara neden olurken, yarı kurak-kurak iklim kuşağında yer alan Ortadoğu’da yağış oranlarının düşmesi yaşanan su sıkıntısını arttıracaktadır.  Ayrıca sıcaklıkların ve sonucu buharlaşmanın artması, göller ve nehirlerin biyolojik, kimyasal ve fiziksel özelliklerini de etkileyecektir. Ayrıca, Çevre ve Kalkınma için Arap Forum’un hazırladığı rapora göre 21. Yüzyılın sonunda Arap ülkelerinin yer aldığı coğrafyada yüzey ısısının 2,5-5,5 oC arasında artacağı ve bu artışın bölge de gerçekleşen yağış ortalamasını yüzde 20 oranında düşüreceği de belirtilmiştir.

NASA ile ilgili haberlerde ön plana çıkan Fırat ve Dicle havzasının yıllık ortalama su potansiyeli yaklaşık 87 milyar metreküptür. Bu rakam yaklaşık bir Nil nehri büyüklüğündedir. (Nil nehrinin yıllık potansiyeli ortalama 84 milyar metreküptür).  Suriye, Irak, yüzde 10 katkısı ile İran ve Türkiye’nin de kıyıdaş ülke olduğu Fırat ve Dicle havzasının toplam yüzölçümü 879,790 km2’dir.  Kaynak olarak FAO’nun istatistiklerini ele alırsak, Havzanın hidrolojeolojik yüzde 46’sı Irak, %22’si Türkiye, %11’i Suriye, %19’u İran ve geri kalan bölümü ise Suudi Arabistan topraklarında yer almaktadır. Fırat nehrinin yıllık ortalama debisi 33,7milyar metreküptür. Türkiye, Fırat nehrine 33,1 milyar metreküp (%98,5) oranında katkıda bulunurken, Suriye’nin katkısı ise 500 milyon metreküptür (%1,5). Fırat nehrine, Irak’ın bir katkısı yoktur. Dicle nehrinin ise yıllık ortalama debisi 52,7 milyar metreküptür. Türkiye’nin Cizre ölçüm noktasında, Dicle nehrinin debisi 16,2 milyar metreküptür. Irak sınırları dahilinde Türkiye’den doğan Büyük Zap’ın katkısı ile Dicle nehrinde akım 21,3 milyar metreküpe ulaşmaktadır. Havza ülkelerinde kişi başına düşen su miktarı 2025 yılı için yapılan öngörülerde Irak ve Suriye’de sırayla yılda 1700 ve 732 metreküptür. Türkiye’de ise bu rakam DSİ’den alınan verilere göre yaklaşık 1200 metreküptür. Söz konusu rakamlar özellikle Suriye ve Türkiye’de su sıkıntısının artacağını göstermektedir.

Ortadoğu genelinde ve özellikle söz konusu ülkelerde, su talebi artan nüfus, gıda güvenliği endişesi ve suyun etkin kullanılmaması, özellikle tarımda modern sulama tekniklerinin kullanılmaması büyük oranda su kayıplarına neden olmaktadır. Suyun verimli kullanımına ilişkin olarak su yönetim yapısının düzenlenmesi gerekirken, özellikle kullanıcılarda suyun tasarruflu kullanımıyla ilgili olarak eğitilmelidir.  Buna ek olarak, iklim değişimi mevcut su yapılarının (hidroelektrik, taşkın kontrolü, drenaj ve sulama sistemleri)  işletilmesini ve işlevlerini, su yönetimini de değiştirecektir. Yapılan çalışmalara göre şu anki su yönetimi, iklim değişiminin etkilerinin üstesinden gelebilecek güçte değildir. Su yönetimi, enerji, çevre, sağlık, doğa koruma ve gıda politikalarını da etkilemektedir. Bu sebeplerle mevcut iklim değişiminin yarattığı zafiyetlerin bilgi olarak depolanması ve su ile ilgili yönetimlerin yeni şartlara adapte edilmesi gerekmektedir.