Organik Tarımın Tarihçesi, Gelişimi ve Sürdürülebilir Tarım
Hamdi Dağ
STD (Sürdürülebilir, Ekolojik Tarım ve Çevre Derneği) Genel
Başkanı
Dünyada Organik Tarım Hareketinin Başlaması, Doğuşu ve Gelişmesi
Dünyada 1960’lı yıllara kadar çevre koruyucu, çevre
iyileştirici bir sektör olarak tanımlanan tarım sektörünün bu özelliği, 1970’li
yıllardan itibaren sorgulanmaya, tartışılmaya başlanmış ve tarım sektörünün
toprak işleme tekniklerinden başlayarak, sektörde kullanılan girdiler, bu
girdilerin üretim ve kullanım süreçleri, kullanıldığı ürünler üzerindeki etkileri
ile tarımsal ürünleri tüketenlerin üzerinde ve çevre üzerindeki olumsuz
etkileri sorgulanmaya başlanmış, araştırmaların yönünün kirlenme, çevre
kirliliği, kalıcılık konularına çevrilmesi ile ortaya çıkan sonuçlar; tarım
sektörünün çevre kirliliği üzerindeki etkisinin sanıldığından daha fazla
olduğunu ortaya koymuştur.
Dünyada tarımın çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin ilk kez belirlenmesinin
tarihi Orta Çağ’a kadar gitmektedir. İngiliz tarımcı Henleyli Walter 13.
yüzyılda çift sürmede at kullanımının giderek yaygınlaşmasının orman
alanlarının azalması sonucunu yarattığını belirterek, tarımda işgücü olarak at
kullanımına karşı çıkmıştır. Dönemin diğer bir tarımcısı Robert Grossetes’in
yazdığı kitaplarda ve yazarı belli olmayan Husbandry adlı kitapta tarım
topraklarının nadasa bırakılması, organik gübre ile gübrelenmesi ve tohumluğun
mutlaka her yıl değiştirilmesi ile münavebenin tarımsal verim düşüklüğünün
önleyebildiği betimlenirken uygun olmayan tarımın toprakları verimsizleştirdiği
belirtilmiştir.
Dünyada
İzlenen Politikalar
Gelişmiş ülkeler sürdürülebilir tarım konusu ile 1900’lü
yılların başında ilgilenmeye başlamış, gelişmekte olan Uluslararası
Sürdürülebilir Tarım Birliği ve Uluslararası Organik Ürün Hareketleri
Organizasyonu hareketleri Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının araya girmesi
üzerine sekteye uğramıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle hareket
tekrar başlamıştır.
Günümüzde merkezi ABD’de olan’’Sürdürülebilir Tarım Birliği (SAA)’’ ve merkezi
Almanya’da olan ‘’Uluslararası Organik Ürün Hareketleri İzleme Organizasyonu
(IFOAM)’’ tarımsal üretimde sürdürülebilir tarım, temiz üretim ve temiz ürün
çalışmalarını sivil toplum örgütleri olarak yapmaktadır.
Türkiye’de 1996 yılında bu konuda çalışmak üzere uluslararası statüde kurulan
STD ‘’Sürdürülebilir Tarım Çiftçi Yardımlaşma Derneğimizin’’ bugünkü adı STD
Sürdürülebilir Ekolojik Tarım ve Çevre Derneği olarak yoluna devam etmektedir.
Kurulduğu 1996 yılından bugüne dek üyelerine, ülkemiz çiftçilerine,
üreticilerine, tüketicilerine gelişen teknikleri, bilgileri ve disiplinleri
projeler, eğitim, tanıtım ve yayım çalışmaları ile gönüllü olarak sunmaktadır.
Türkiye’de
İzlenen Politikalar
Türkiye, özellikle 1960’tan itibaren hızla gelişmekte,
sanayileşmekte ve kentleşmektedir. Bu süreç önümüzdeki dönemlerde de hızlanarak
devam edecektir. 1992 yılı Haziran ayında Brezilya’nın Rio de Jeneiro kentinde
B.M. (Birleşmiş Milletler) Çevre ve Gelişme Konferansı yapılmıştır. Konferans
sonunda bir eylem planı (Gündem 21) deklare edilmiştir.
Devlet Planlama Müsteşarlığı Gündem 21’in getirdiği yükümlülüklerden biri olan
"Türkiye Gündem 21 Ulusal Çevre Eylem Planı’’ çalışmalarına başlamış ve
1996 yılında çalışma tamamlanarak yayınlanmıştır. Bu çalışmanın akabinde Çevre
Bakanlığı’nca ‘’Türkiye Ulusal Gündem 21 Hazırlanması ve Uygulanması Projesi’’
hazırlanmıştır.
Bütün bu çalışmalara paralel olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Türkiye’de
üretilen ve A.B. ülkelerine pazarlanması planlanan tarım ürünlerinin
sertifikalandırılması için ‘’Organik Yöntemle Üretilmiş Ürün Yönetmeliği”ni
Aralık 1994’te Resmi Gazete’de yayınlamış ve İzmir’de ‘’Ekolojik Tarım
Organizasyonu (ETO)’’ kurularak Organik Ürün Sertifikalama hizmetleri Türk ve
yabancı ülke firmalarınca verilmeye başlanmıştır.
Türk Standartlar Enstitüsü 19981999 yılı iş programına "Ekolojik
Yöntemlerle Üretilmiş Tarım Ürünleri Standardı Hazırlanması’’ faaliyetini
koymuş ve bunun için Ekolojik Tarım Ürünleri Hazırlık Standartları Daimi
Komitesi’ni kurmuştur. TSE "Ekolojik Yöntemle Üretilmiş Bitkisel Ürünler
Standardı”nı yayınlamıştır.
Organik
Tarım Organizasyonları, Prensipleri ve Çalışmaları
Başlangıçta tarım topraklarının korunması için başlatılan
organik yetiştiricilik, sonradan tüketicilerin sağlıklı beslenmelerine ve
devamında da organik ürün yetiştiricilerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına
yönelmiştir. Bu nedenle kapsam genişletilmiş ve her yıl ilave edilen yeni
kurallarla karmaşık ve içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Bu konudaki en büyük
otorite olan IFOAM her yıl yeni ilavelerle yönetmeliğini zenginleştirmektedir.
Ancak bütün bu karmaşanın içinde temel olarak belirlenen kurallar şunlardır;
Toprak canlılarının hayatiyeti devam ettirilecek (toprak
işleme), Bitkinin topraktan aldığı maddeler dengeli olarak toprağa verilecek
(bitki besleme), Bitki besleme amacıyla toprağa verilen maddelerin, üretim ve
tüketim süreçlerinde bitki, hayvan ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi
olmayacak, Kullanılma mecburiyeti olan tarımsal savaş preparatları doğal
preparatlar olacak ve kullanıldığı zararlı dışındaki canlılar üzerinde zararlı
olmayacak, Organik tarım işletmesinin sahibi ve çalışanlarının hakları ve
kazançları, asgari düzeyde insan hakları ve yaşam standardından aşağı düzeyde
olmayacak, Organik olarak üretilen ürünlerin, sertifika ve etiketi olacak.
Bu koşulların en dikkat çekeni "e” maddesidir. Organik işletme çalışanı
temel hak ve özgürlüklerden yararlanma konusunda koruma altına alınmaktadır.
Dünyada Sürdürülebilir Tarım Hareketinin Başlaması, Doğuşu ve Gelişmesi
Sürdürülebilir Tarım kavramı, Organik Tarım kavramından
yaklaşık 60 yıl sonra ortaya çıkmıştır. Çıkış nedeni; organik tarımın katı
kurallarından biraz kaçınmak ve üreticilerin bazı kimyasalları kullanmalarına
olanak vermek üzere, tarımsal üretimi toprağın verimliliğini artırarak devam ettirebilmektir.
Bu amaçla merkezi Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan Dünya Sürdürülebilir
Tarım Birliği, toprak işlemeden başlayarak, doğal toprak ıslah maddeleri,
kültürel bitkilerinin birlikte ekimi, münavebe, doğal maddelerle bitki besleme
ve doğal preparatlarla tarımsal savaşım mecbur kaldıkça da kontrollü kimyasal
maddelerle besleme ve savaşım tekniklerini geliştirmişlerdir. Sadece nihai
tüketim ürünü için değil, üretimin her aşamasında kalite ve kontrol sistemi ile
sanayi üretimindeki ‘’Toplam Kalite Kontrol Standardı’’nın uygulamasına
çalışılmaktadır.
Başlangıcı 1950 yılı olan sürdürülebilir tarım hareketi, özellikle Amerika
kıtası ve okyanus ülkelerinde yaygınlaşmış ve gelişmiştir. Bugün 100’den fazla
ülkede birliğe bağlı araştırma enstitüleri ve üye üreticiler, sürdürülebilir
tarım teknikleri, birbirleri ile uyumlu bitki yetiştiriciliği, toprak işleme
teknikleri ve doğal ilaçlar konusunda bilgilerini, açılmış olan bir internet
sayfasında, paylaşmaktadırlar.
Her sene değişik ülkelerde toplanan sürdürülebilir tarım uzman ve
yetiştiricileri bu toplantılarda teknik ve ilaç bilgilerini paylaşarak yeni
uygulama tekniklerini geliştirmektedir. Aylık ve yıllık olarak çıkardıkları
bültenlerle de bu bilgilerin yayımını yapmaktadırlar.
Sürdürülebilir Tarım Organizasyonları, Prensipleri ve Çalışmaları
Dünyada sürdürülebilir tarım hareketi, tıpkı organik tarım
hareketinde olduğu gibi sivil toplum kuruluşları tarafından teknikler bu
örgütlerce belirlenmekte ve üye sivil toplum kuruluşlarına bildirilmektedir. Bu
kurallar organik tarım kurallarında olduğu gibi katı ve zorunlu değildir.
Seçim tamamen üreticinin tercihine bırakılmaktadır. Bunun sonucu olarak
sürdürülebilir ve iyi tarım teknikleri ile yetiştirilmiş gıdalarda herhangi bir
sertifikasyon veya etiketleme mecburiyeti getirilmiştir. Bu tür bir
etiketlenmenin mecburi olması nedeniyle de, sertifikasyon ve denetim firmaları
oluşturulmuştur.
Sürdürülebilir tarım prensiplerine baktığımızda da bunun sebebini açıkça
görmekteyiz. Sürdürülebilir tarım prensipleri;
a. Doğal kaynaklar korunacak ve geliştirilecek,
b. Kullanılan girdiler doğaya ve tüketiciye zarar vermeyecek,
yenilenebilir kaynaklar kullanılacak,
c. Sürdürülebilir tarım işletmesi, kendi girdilerini kendi işletmesi
içinde, münavebeye uygun olarak üretecek,
d. Hayvancılık ve bitkisel üretim birbirlerine girdi temin
edebilecek dengede olacak, hayvancılık atıkları, bitkisel üretimde girdi,
bitkisel üretim atıkları hayvancılığın girdisi olacak,
e. İşletme dışa bağımlı olmadan ve doğal kaynaklarını azaltmadan
üretimini, ekonomik boyutta sürdürebilecek,
f. Gerektiğinde işletme, kontrollü olarak kimyasal girdi kullanabilecektir.
Bu prensiplerin temeli tarımsal üretimin; doğal kaynakları
olan Toprak, Su ve Bio çeşitliliğin korunarak, işletmenin ekonomik olarak
sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır.
İlgili İçerik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder