27 Mart 2013 Çarşamba

2013 TARIM DESTEKLERİ

2013 TARIM DESTEKLERİ
Tarıma 9 milyar lira destek
Geçmiş yıllarda olduğu gibi tarıma desteklerini yine ilk kez DÜNYA açıklıyor. Geçen yıl 7 milyar 552 milyon lira olan tarım destekleri, 2013’te yüzde 19 artışla 8 milyar 975 milyon liraya çıkarıldı. Destek miktarı en fazla artan kalemler hayvancılık, fark ödemeleri (prim) ve alan bazlı destekler oldu.
Saman krizi yem desteklerini artırdı
Hayvancılık sektöründe yaşanan saman krizi ve ilk kez saman ithal edilmesi 2013 tarım desteklerine de yansıdı.Hükümet 2013’te yem bitkileri desteğini artırırken ilk kez kaba yeme de kilo başına 25 kuruş destek verecek.
Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından kabul edilen ve Bakanlar Kurulu’na sunulan 2013 tarım desteklerinde alan bazlı olarak adlandırılan gübre, mazot, toprak analizi desteklerinin tamamında artış sağlandı. Alan bazlı diğer desteklerden organik tarımda sadece meyve ve sebze üretiminde destek artırılırken diğer kalemlerde ve iyi tarım uygulamalarında destekler geçen yılın seviyesinde kaldı.
Prim desteği verilen 17 üründen 3’ünde artış var
Fark ödemesi(prim) desteği verilen 17 üründen sadece 3’ünün desteği artırıldı. Bu şanslı 3 ürün kütlü pamuk, zeytinyağı ve aspir oldu. Pamuk primi kilo başına 46 kuruştan 50 kuruşa, aspir primi 40 kuruştan 45 kuruşa ve zeytinyağı primi ise kilo başına 50 kuruştan 60 kuruşa çıkarıldı.
İZMİR- Tarım sektörüne 2013 yılında 8 milyar 975 milyon lira destek verilecek. Geçen yıla göre yüzde 19 artırılan tarım desteklerinde aslan payını alan bazlı destekler, hayvancılık ve fark ödemesi (prim) destekleri aldı.
Gazeteniz DÜNYA geçmiş yıllarda olduğu gibi tarım desteklerini herkesten önce açıklıyor. Beş bakanlığın temsil edildiği Destekleme ve Yönlendirme Kurulu’nda kabul edilen ve Bakanlar Kurulu’nda imzalandıktan sonra Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girecek olan 2013 tarım desteklerinde en yüksek payı 17 üründe verilen fark ödemesi oluşturuyor. 2013 yılında 17 ürüne toplam 3.1 milyar lira destek verilecek. Bu, toplam desteklerin yüzde 34.7’sini oluşturuyor. İkinci sırada ise hayvancılık destekleri var. Bu yıl toplam desteklerin yüzde 27.4’ü olan 2.4 milyar lira destek verilecek. Mazot, gübre, toprak analizi, organik tarım ve iyi tarım uygulamalarını kapsayan alan bazlı desteklerin toplam desteğe oranı ise yüzde 25.7 olacak. Alan bazlı 2.3 milyar lira destek ödenecek.
Prim desteği 3 üründe arttı, 14’ü aynı kaldı
Toplam destek bütçesinden en yüksek payı alan ve 17 üründe verilen fark ödemesi(prim) desteğinde 14 üründe artış yapılmazken sadece 3 üründe prim artışı yapıldı. Buna göre, kütlü pamuk primi kilo başına 46 kuruştan 50 kuruşa, aspir için ödenen prim 40 kuruştan 45 kuruşa ve zeytinyağı primi ise kilo başına 50 kuruştan 60 kuruşa çıkarıldı. Geçen yıl olduğu gibi kilo başına yağlık ayçiçeğine 24 kuruş, soya fasulyesine 50 kuruş, kanolaya 40 kuruş, dane mısıra 4 kuruş, buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikaleye 5 kuruş, çeltik, kuru fasulye, nohut ve mercimekte ise kilo başına 10 kuruş fark ödemesi yapılacak.
Alan bazlı desteklerde artış
Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından kabul edilen 2013 tarım desteklerinde alan bazlı olarak adlandırılan gübre, mazot,toprak analizi desteklerinin tamamında artış sağlandı.Alan bazlı diğer desteklerden organik tarımda sadece meyve ve sebze üretiminde destek artırılırken diğer kalemlerde ve iyi tarım uygulamalarında destekler geçen yılın seviyesinde kaldı.
Peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır mera, orman emvali alanlar için geçen yıl dekara 2.7 lira olan mazot desteği bu yıl 2.9 lira olarak ödenecek. Gübre desteği ise bu alanlar için 3.7 liradan 4 liraya çıkarıldı. Hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumrulu bitkiler, sebze ve meyve alanları için dekar başına 4 lira olan mazot desteği 2013’te 4.3 liraya gübre desteği de 5 liradan 5.5 liraya yükseltildi. Yağlı tohum ve endüstri bitkilerinde ise dekara 7 lira olan mazot desteği 9 lira, 6.3 lira olan gübre desteği de 7 lira oldu.
Gübre ve mazot desteği almak için zorunlu olan toprak analizinin desteği ise geçen yıl olduğu gibi dekara 2.5 lira olarak uygulanacak.
Organik tarımda kısmi artış
Alan bazlı destek kalemlerinden organik tarımda sadece meyve ve sebze üretiminde destek artışı oldu. 2013’te organik olarak üretilen meyve ve sebzede dekar başına üreticilere 50 lira destek verilecek. Tarla bitkilerinde ise geçen yıl olduğu gibi dekara 10 lira ödenecek. İyi tarım uygulamalarında geçen yıl olduğu gibi meyve ve sebze de dekara 25 lira, örtü altı tarımda ise dekara 100 lira destek verilecek. İyi tarımda destek artışı yapılmadı.
Hayvancılığa 3 yeni destek
Bu yıl geçmiş yıllardan farklı olarak 3 yeni destek uygulanacak. Bu desteklerin 3’ü de hayvancılık sektörüne yönelik olacak. Hastalıktan ari hayvancılık işletmelerinde onaylı süt çiftliği sertifikası olan işletmelere hayvan başına 50 lira fazladan destek verilecek. Manda üretimini artırmak için damızlığa ayrılan her manda yavrusu için üreticiye 100 lira destek verilecek. Geçen yıl hayvancılık sektörünün en önemli sorunu haline gelen ve ithalatla çözüme kavuşturulmaya çalışılan saman ve kuru ot için de yeni bir destek öngörülüyor. Buna göre, 2013 yılında kaba yem için kilo başına 25 kuruş destek verilecek.
Saman krizi yem desteklerini artırdı
Hükümet, 2013 yılında sadece saman ve kuru ot üretimini desteklemekle kalmayarak, yem bitkileri üretim desteklerini de artırıyor. Geçen yıla kadar çok yıllık yem bitkileri üretiminde sadece bitkinin ekildiği yıl destek verilirken 2013’ten itibaren her yıl bu destek verilecek. Buna göre daha önce sulu yoncada sadece ekim yılında dekar başına 130 lira olan destek bu yıl dekar başına 50 lira, kuru yoncada dekar başına 30 lira ve korunga için dekar başına 40 lira olarak verilecek. Bu destekler sadece ekim yılında değil her yıl ödenecek. Tek yıllık yem bitkilerinde ise dekar başına 30 lira olan destek 35 liraya çıkarılıyor. Silajlık tek yıllık yem bitkilerinde dekar başına 45 liradan 50 liraya, silajlık sulu mısırda 55 liradan 75 liraya, silajlık kuru mısırda dekar başına destek 30 liradan 35 liraya çıkarıldı. Yapay çayır ve mera için dekar başına ödenen 75 liralık destek ise dekar başına 100 liraya çıkarıldı.
Küçükbaş hayvancılık öne çıkarılıyor
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, her fırsatta Türkiye’nin büyükbaş hayvancılığa uygun bir ülke olmadığını belirterek “Buğday ile koyun gerisi oyun” deyimini hatırlatıyor. Eker’in dile getirdiği bu görüş hayvancılık desteklerine de yansıyor. Küçükbaş hayvancılık destekleri her yıl biraz daha artırılıyor. 2013’te de küçükbaş hayvancılık desteklerinin tamamında artış yapılması dikkat çekiyor. Geçen yıl koyun ve keçide hayvan başına 18 lira olan destek bu yıl 20 liraya çıkarılıyor. Koyun, keçi ve manda sütüne verilen litre başına 15 kuruşluk prim de 2013’te 20 kuruşa çıkarıldı.
Büyükbaş hayvan destekleri artmadı
Küçükbaş hayvan destekleri artarken büyükbaş hayvancılık desteklerinde artış yapılmadı. 2012’de olduğu gibi 2013’te de sığırda hayvan başına 225 lira, etçi ırklarda ve mandada hayvan başına 350 lira, besi hayvanı için hayvan başına 300 lira destek verilecek. Islah Amaçlı Küçükbaş Hayvan Yetiştirici Birliklerine yürüttükleri proje kapsamında hayvan başına 18 lira olan destek ise 20 liraya çıkarıldı. (01 Mart 2013, STD & Dünya Gazetesi)
 

CEVİZ...

CEVİZ PROJELERİ
Ali Ekber YILDIRIM
Uzun yıllar hobi olarak görülen ceviz yetiştiriciliğinin  ekonomik değeri nihayet anlaşılmaya başlandı.
Ceviz üretimi şimdilerde daha bilinçli yapılıyor. Buna paralel olarak ceviz fidancılığında da büyük aşamalar kaydedildi. Yılda ortalama 2 milyon adet ceviz fidanı satılıyor. Ülkenin her yerinde ceviz üretimi için projeler geliştiriliyor. Bu projeler bilimsel çalışmalarla destekleniyor. Devlet tarafından da yeterli desteği görürse Türkiye, yakın zamanda ceviz ithalatçısı olmaktan çıkarak ihracatçı konuma geçebilir.
En büyük projelerden birisi, “Türkiye Ceviz Yetiştiriciliğini Geliştirme Entegre Projesi”si Gaziosmanpaşa Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ceviz konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından Prof. Dr. Yaşar Akça tarafından yürütülüyor. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen, 7 üniversite ve 4 araştırma enstitüsünün de yer aldığı  projenin bütçesi 1 milyon.414 bin TL.  Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu proje ile ceviz üretimini 100 bin ton artırmayı  hedefliyor. 
Ceviz konusunda bizi en çok heyecanlandıran projelerden birisi de Hakkari’de gerçekleştiriliyor. Hakkari Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu ve Prof. Dr. Yaşar Akça’nın çabaları ile iki yılda Hakkari’ye 57 bin ceviz fidanı dikildi. Hedefleri, Zap vadisinde ceviz ormanları oluşturarak Hakkari’de yaşayanlara yeni bir iş ve aş sağlamak.
Bir başka önemli projeyi ise Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası yürütüyor. Oda Başkanı Tarkan Ersin ve çalışma arkadaşları  Çorlu ile cevizi özdeşleştirmek ve marka yaratmak için yoğun çaba gösteriyor.
Avrupa Birliği desteği ile Şebinkarahisar’da yürütülen organik ceviz üretim projesi ve daha birçok çalışma var.
Trakya’dan Hakkari’ye ülkenin her yerinde ceviz üretimine bir yönelme var. Bu yönelmenin katma değer yaratması için konunun uzmanı Prof. Dr. Yaşar Akça çok önemli bir uyarı yapıyor: 
“Ekolojik koşullara adaptasyon özelliği yüksek, verimli ve kaliteli ürün veren dış satıma uygun çeşitlerle kapama ceviz bahçeleri kurulmalı.”
Ceviz üretmek için 1 dekar alana 15-20 adet ceviz fidanı dikilebiliyor. Beş yılda ağaç başına ortalama 10 kilogram ceviz alınabiliyor. 10 yıldan sonra verim 25-30 kilograma ulaşıyor. 5 dekar ceviz bahçesi olan bir üretici 50 ağaçtan yılda 2.5 ton kabuklu ceviz alabilir ve bunun karşılığı 12 bin 500 TL civarında gelir elde edebilir.
Ceviz üretimine yönelik yatırımlar üretim verilerine de yansıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ceviz üretimi 2006′da 129 bin 614  ton olarak gerçekleşti. 2007 üretim tahmini ise 185 bin 620 ton. Üretimde yüzde 42 oranında bir artış görülüyor. Bu rakamlar abartılı görünse de ceviz üretimine olan ilginin boyutunu gösteriyor.

5 Mart 2013 Salı

Yem Fabrikaları Fahiş Fiyattan Yem Satıyor

Tarsus Ziraat Odası Başkanı: 
Yem Fabrikaları Fahiş Fiyattan Yem Satıyor
ÇAPAR KANAT
Son yıllarda hayvancılık sektörü endüstriyel süt sektörünün çiğ süt fiyatları ve canlı hayvan ithalatının baskısı altında idi. Son günlerde buna yem fabrikalarının fahiş fiyat iddiaları da 
eklendiği görülüyor.
Tarımsal Süt Üreticileri Merkez Birliği Sayın Ali Koyuncu şahsımıza yaptığı özel açıklamada ve bundan önceki yazdığımızda yem fabrikalarının fahiş fiyatla fabrika yemi sattıklarını bu nedenle fabrika yemlerinin de ithal edilmesi gerektiğini bildiren açıklamalarda bulunmuştu. Tarım ile ilgili kuruluş temsilcilerinin görüşlerini aktarmaya devam ediyoruz.
Tarsus Ziraat Odası Başkanı Sayın Ali Ergezer;
TSÜMB Başkanı Sayın Ali Koyuncu’nun fabrika yemlerinin fahişliği konusundaki beyanları tamamen doğrudur. Büyükbaş, küçük baş hayvan fabrika yemlerinin ana maddeleri dane yemler ve yemlik buğdaydır. Türkiye de buğday hasadı esnasında yağışların da olması dolayısı ile oldukça yüksek yemlik buğday ortaya çıkmaktadır. Dane mısır ve buğday da fiyatlar geçen ve evvelki yılda hemen hemen aynı iken, hatta yem fabrikalarının önüne TMO ithal daha ucuz dane mısırı koymuşlar iken bu fabrikalar elde ettikleri ucuz hammaddelerin fiyatlarındaki ucuzluğu sattıkları hayvan yemine yansıtmadılar. Bizden sürekli ucuza elde ettikleri hammaddeleri işleyip satarlar iken fahiş fiyattan satmaktadırlar.
Fabrika yemindeki gümrük oranları sıfırlandığı takdirde bu sefer dane mısırı üreten çiftçilerimiz zarar görecek, bunu satın alacak yerli fabrika bulamayacaktır. Gümrük vergileri bu oranda devam ettiği takdirde de hayvancılık sektörü yem fabrikalarının insaf ve merhametine terk edilmiş vaziyette olacaktır. Yem fabrikaları çiftçiler ve hayvancılık sektörü arasında aracıdır. Türkiye de üreticiler değil aracılar para kazanıyor. Devlet bunun bir şekilde hal çaresini bulmak zorundadır.  Bu çarelerden biri ise fabrika yemlerindeki gümrük oranlarının mevcut % 130 oranından % 100’e çekilerek fabrika yemi üreticilerinin fahiş fiyat politikalarına dur denilebileceğini devlet göstermelidir. Veya fabrika yemi ithalatı da yapılabilir seviyeye gelmesi için gümrük vergileri gerekirse daha da aşağılara çekilmelidir..diyor.
Ziraat Mühendisleri Odaları Başkanı Sayın Dr. Turhan Tuncer:
Ülkemizde tarımsal girdilerin ve elde edilen ürünlerin fiyatları (üretici bazında) düşünüldüğünde tarımsal faaliyeti gerçekleştirmek her geçen gün zorlaşmakta, diğer ülkelerle rekabet etmek olanaksız hale gelmektedir.
Tarımsal istatistiklerimiz incelendiğinde ekilmeyen buna ekilemeyen de diyeceğimiz topraklarımızın miktarı sürekli artmakta üreticilerimiz üretimden kopmaktadır. Üretimi bırakan insanı yeniden üretime döndürmek çok zordur.
Bütün belirtilen bu olumsuzluklar düşünüldüğünde Hayvan ve et ithalatı nasıl ki tüketici bazında et fiyatlarını düşürmediği gibi yerli besicilerimizi ayakta duramaz hale getirmiştir.
Düşünülen fabrika yemi ithalatı geçici bir süre üretici açısından yem fiyatlarını ucuzlatabilir. Ancak bu hem yem sanayicilerimiz, hem de yem ham maddesi üreten üreticilerimiz için yıkım olur. Bu uygulamalar bizleri sürekli ithalata mahkum eder. Günlük çözümler yerine yerli üretimi artırmanın yöntemleri geliştirilmeli, hayvancılık yapan işletmelerin özelikle kaba yemini kendisinin üretmesi teşvik edilmeli, verilen kredilerde bu durum ölçüt olarak düşünülmelidir.
Tarımsal sektörümüzü sadece hayvancılık ve yem yönünden değerlendirdiğimizde dahi kapatılan KİT’lerimizin ne kadar önemli olduğu bu yaşanan olaylarla ortaya çıkmaktadır.
Türkiye toprak, iklim ve bitki zenginliği bakımından önemli potansiyeli bulunan bir ülkedir. Bu ithalat sürecinin tersine dönmesi Türkiye’nin kendi ekolojik koşullarına, insanının ihtiyaç ve çıkarlarına uygun sürdürülebilir üretim planları yapmasına ve doğru tarım politikaları uygulamasına bağlıdır, diyor.
Sektörün ve ilgililerin görüşlerini yansıtmaya gelecek yazımızda da devam edeceğiz.
***
URL: http://www.ciftlikdergisi.com.tr/?p=37905
Yazan: Çapar KANAT - 23 Şubat 2013.
Yorum: Adnan SERPEN - 28 Şubat 2013
Çapar Bey,
Yorumlarınıza tamamen katılıyorum,haklısınız,özelleştirmenin hayvancılık sektörümüze etkilerinin neler olacağı zamanında dile getirilirken alay edildi,yine özelleştirmenin olumsuz etkilerinin bu şekilde olacağını kimse tahmin etmedi.Çünkü özelleştirmeyi savunanlar ve uygulamaya konan siyasi oterite planlama anlayışından uzak yarının ne olacağını kestiremeyen kişiler olunca böyle bir tablonun yaşanması elbette kaçınılmaz.Özelleştirmeyi yere göğe sığdıramayan ekonomistlerimiz ve meslek mensupları görsünler. Hayvancılıkla ilgili oldukça ilginç bir dönem yaşıyoruz, sorunlar azalacağı yerde gittikçe içinden çıkılmaz hale geliyor. Böyle bir tabloyu hayvancılığı ve ekonomileri gelişmiş ülkelerde göremiyoruz,çünkü herşey belli bir plan ve program dahilinde yapılıyor. Bizde ise daima siyasi otoritenin öncelikleri dikkate alınır ondan sonra planlama arkadan gelir.Durum böyle olunca ters ve yanlış giden kesin bir şeylerin olduğunu düşünüyorum, selamlar.
Adnan SERPEN
Veteriner Hekim
İZMİR