19 Şubat 2011 Cumartesi

SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM YÖNTEMLERİ
VE BİR ÇİFTÇİ ÖRNEĞİ
Son yıllarda küresel ısınmayla birlikte çevre kirliliğinin artması, yanlış ve bilinçsiz uygulamalarla toprakların elden çıkarılması, bio çeşitliliğin azalması ve gelecek nesillere bozulmamış toprakların bırakılması gerekliliği sürdürülebilir tarımın önemini bir kat daha artırmıştır. Buradan yola çıkarak sürdürülebilir teknikleri başarıyla uygulayan Amerika’nın Pensilvenya Eyaleti Lancaster şehrindeki bir çiftçinin başarılarını sizlere aktararak “sürdürülebilir tarım” hakkında bilgi paylaşımında bulunmak istiyorum.
Yazımızın kahramanı Steve Groff isimli önder bir çiftçi. Steve Groff sahip olduğu topraklarda çiftçilik yapan üçüncü nesil bir çiftçi. Çiftliğinde eşi ve çocukları da üretime aktif olarak katılmaktadır. Groff ve ailesi domates, balkabağı, süt mısırı, silajlık mısır, soya fasulyesi, buğday ve bazı yem bitkilerini yetiştirmektedir. Arazisinin büyüklüğü yaklaşık 800 dönüm. Çiftliğinde aynı zamanda et üretimine yönelik sığır yetiştiriciliği de yapmaktadır. Tarlaları eğimi %3 ile %17 arasında değişen tepelik alanlarda bulunmaktadır. Çiftçinin işlemesiz tarıma geçmesinin en büyük nedeni, her yıl tonlarca toprağının erozyonla beraber elinden kayıp gitmense dur demek ve sahip olduğu toprakları kendisinden sonraki nesillere verimli bir şekilde aktarmaktır. Bu amaçla 1980’lerin başında tarlalarını sürmekten vazgeçmeye başlamış, sonraları toprağı korumanın diğer bir yolu olan örtü bitkisi (yem bitkileri gibi bitki çeşitlerinin para kazanmak veya yem elde etmek amacıyla değil sadece toprağın yüzeyinde örtü tabakası oluşturarak onu korumak amacıyla ekilmesi) kullanımına geçmiş ve verimliliği artırmak için de etkili münavebeler uygulamaya başlamıştır. Bazı tarlalarına neredeyse 30 senedir ekme haricinde hiçbir toprak işleme aleti girmemiştir. Pensilvanya’daki üniversite ve araştırma enstitüleri tarafından yürütülen çeşitli araştırma projelerinde yer almış, “ABD Sürdürülebilir Tarım Araştırma ve Eğitim Programı (SARE)” na katılarak sürdürülebilir çiftçi öğreticisi seçilmiştir. Steve Groff gerçekleştirdiği başarılı tarım faaliyetleri nedeniyle 1998’de “Temiz Su Kaynakları Ödülü” ve Lancaster Şehri Koruma Bölgesi Ödülü”, 1999 da “Sıfır İşlemeli Tarım Buluşçusu Ödülü”, 2001’de de “Pensilvanya Sürdürülebilir Tarım Önderliği Ödülü” nü kazanmıştır. Şimdi de tarla günleri düzenlemek, yayım ve eğitim projeleri hazırlamak, konferans, sempozyum ve toplantılara katılmak suretiyle ülke ve dünya çapında tecrübelerini çiftçilere aktarmaktadır.
Steve Groff, topraklarında işlemesiz tarım (toprağı ekim haricinde hiç işlememek, sıfır işleme) yapmak, örtü bitkisi kullanmak ve etkin münavebe uygulamak suretiyle, tarlalarındaki erozyonu önlemiş, toprak yapısı ve besin madde içeriğinin iyileşmesini sağlamıştır. Yabancı ot ilacı (herbisit), böcek ilacı (pestisit) ve yapay gübre gibi girdilerde önemli oranda tasarruf sağlamış, yetiştirdiği ürünlerin verimini de artırmıştır. Üstelik bunları gerçekleştirirken de toprak işlemesinden doğan masrafları azaltmış, çevre kirliliğini önlemiş, kaliteli ürün hasat etmiş ve daha da önemlisi kendisinden sonra aynı topraklarda çiftçilik yapacaklara tükenmemiş bir toprak bırakmıştır.
Steve Groff kendi tarım sistemini “Daimi Örtü Bitkisiyle Yetiştiricilik Sistemi” olarak tanımlamaktadır. Bu sistemde toprak hiçbir zaman boş bırakılmamakta ve kesinlikle sürülmemektedir. Sistemin üç ana öğesini sıfır işleme, örtü bitkisi ve etkin münavebe oluşturmaktadır. Bu öğelerin tek başına istenilen başarıyı sağlamadığı, ancak kombine bir şekilde kullanılmasıyla başarının tam sağlanabileceğini söyleyen Pensilvenyalı çiftçi, karlılığın artırılması, toprak ve su kalitesinin iyileştirilerek korunması, pestisit kullanımının azaltılması için bunların şart olduğunu vurgulamaktadır. Sistem, toprakta sürekli bitki örtüsünün bulundurulması sayesinde erozyonun önlenmesi, biyolojik canlılığının sürdürülmesi, yabancı ot ve zararlıların baskılanması, yavaş yavaş çürüme yoluyla toprağa besin maddesi sağlanması, azotu bağlayabilen bitkilerin örtü bitkisi olarak seçilmesiyle havadan toprağa azot bağlanması esasına dayanmaktadır. Bütün sebze ve tahıl çeşitleri örtü bitkilerinin oluşturduğu canlı maçlın (malç: ürünün kalitesi ve miktarını arttırmak, erkenciliği sağlamak için toprak yüzeyinin organik veya inorganik maddelerle örtülerek kaplanması) içine ekilebilmekte ve dikilebilmektedir.
Groff, 1980’den beri sürdürülebilir tarımla uğraşıyordu. Toprakları erozyona oldukça açıktı ve her yıl 14 ton toprak ve organik maddeyi erozyonla kaybetmekteydi. O yıl toprağa hiç işlemeden ekim yapabilen bir makineyi kiralayarak küçük bir alana mısır ekti. Bundan 2 yıl sonra da kendi makinesini satın aldı. Groff, birçok çiftçi gibi kendisinin de bu radikal değişikliği yaparken çok da emin olmadığını ve birçok zorluklarla karşılaşacağını önceden tahmin ediyordu:
Çiftçi bu sistemde topraklarının organik madde içeriğinin yükseldiğini,. Groff, bu yöntemle ilgilenen çiftçilere, öncelikle küçük alanda denemeye başlamalarını, sistemin her yönünü iyice öğrendikten sonra bunu daha büyük alana yaymalarını öğüt vererek şunları söylüyor:
“Çiftçiliği bu şekilde yapmanın birçok tekniği ve yöntemi vardır. Sistemi hemen anlayamayabilir ya da çeşitli zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Ama ikinci senenin sonunda bu zorlukların nasıl üstesinden geleceğinizi öğrenirsiniz. En büyük mesele sistemin niçin ve nasıl çalıştığının bilinmesidir. Bu sistemin başarılı olması iyi yönetim gerektirir. Çiftçilerin topraklarının özelliklerini çok iyi bilmeleri, bu topraklarda ve bulundukları bölge şartlarında yetiştirebilecekleri örtü bitkisi seçimini iyi yapmaları gerekmektedir. Bu iş biraz sabır gerektirir. Birçok yetiştirici kendi topraklarına adapte olmuş örtü bitkilerini tespit edip başarıyla kullanmaktadır”.
Steve Groff’un benimsediği ve topraklarına göre en uygun rotasyon (münavebeli ekim sırası) programı: mısır, soya, sebze, mısır + alfalfa. Tarlaya sebze ekilecekse güzün tüylü fiğ ve çavdar tohumları örtü bitkisi olarak ekilmektedir. Baharda örtü bitkisi mekanik olarak silindirlenmekte, ihtiyaç varsa yabancı ot ilacı kullanılmaktadır. Groff örtü bitkisi farklı köklenme hareketlerinin de birbirini tamamladığına inanmakta.
Sıfır işlemeli domatesler?
Sıfır işlemeli tarım yapmak sebzelerde de mümkün müydü? İlk önceleri bir fikrim yoktu. 1993’te Abdul Baki adlı bir araştırıcı tüylü fiğin içine ekilen domates tarlasında patates böceğinin azaldığını ve erken yanıklığın geciktiğini öğrendim.Daha sonra bir araştırmacıda İlk olarak iki dönümlük bir alana domates dikti ve gerçekten de bir potansiyel olduğunu gördü. İkinci yıl 20 dönümlük bir alanda test ettiğinde, verimin %10 arttığını ve hastalık ve zararlılara daha az rastlandığını tespit etti. 1996’ya kadar 320 dönümlük sebze arazimizin tamamını sıfır işlemeliye çevirdi. Burada tüylü fiğ bize çok başarı sağladığını da öğenmiş olduk.
Sürekli örtü bitkisi kullanımı
1990’lı yıllarda tüylü fiğ ve çavdar ekerek daimi örtü bitkisi sistemine tamamen geçti. Domates ve balkabağında büyük başarı sağladık. Her zaman üzerinde durulan nokta sıfır işlemeli uygulamanın tek başına sihirli değnek olmadığı. Başarıda yukarıda bahsedilen 3 ana unsurun da eşit payı vardı. Bu uygulamalarla daha yüksek kar, zenginleştirilmiş toprak kalitesi ve zirai ilaç kullanımının azaltılmasını sağladık ve zirai ilaçların yerine kullanılabilecek yöntemleri uyguladık.
Başarının ekonomik açıdan değerlendirmesi
İşlemesiz tarımda işlemeli tarıma göre daha düşük olan giderler bizim daha fazla kar elde etmemizi sağlar. Sıfır işlemeli alana domates ekiminden dönüm başına 170 $ tasarruf edilir. Plastik malçı kullanmayarak -çünkü örtü bitkileri canlı malç yerine geçmekteydi- zamandan, işlemlerden ve sarf malzemelerinden hemen hemen dönüm başına 125 $ gelir sağlanır. Verim %10 artar. Üstelik tarlalarda erozyon kontrolü, toprak kalitesi ve organik madde içeriği de iyileştirilmiş olur. Toprak agregat stabilitesi, işlenen tarlalarda %16 iken, 10 yılı aşkın süredir işlenmeyen tarlalarda %67’ye ulaştı. İhtiyaç duyduğumuz pestisit miktarı yarı yarıya azaldı. Fungusit ve insektisit giderleri dönüm başına 50 $ dan 20 $ a düştü. Sistemin çalışması için sık, kalın örtücü bir bitki malçını kullanmamızın şart olduğunu öğrenmiş olduk. Kullanılan örtü bitkileri, patates böceğinin sevmediği bitkiler olduğu için bu zararlıyı baskılamada faydası olmaktadır. Mısır ve soyada yabancı ot ilacı giderleri dönüm başına 6 $’dan 4.5 $’a düştü. Örtü bitkisi uygulaması toprağın besin madde içeriğini artırdığından çavdar/fiğ uygulamasından sonra dönüm başına yaklaşık 6 kg, başına fiğ kullanımından sonra ise yaklaşık 9 kg’lık bir gübre uygulaması yeterli olmuştur.
Örtü bitkisini silindirlemek
Karışım oranı dönüm başına 3/3.5 kg’lık tüylü fiğ / çavdar karışımıdır. Fiğ tohumu biraz pahalı olduğundan kullanım için gerekli olan tohumu kendinizin üretilmesi ile geri kalanını da satabilirsinizde…
Tüylü fiğ/çavdar karışımını Eylül ayından Ekim ayının başlarına kadar, ilk donlardan 1 hafta 10 gün öncesinde bitecek şekilde ekilmelidir. Ekim sırasında genellikle bunu buğday ve süt mısırı izliyor. Çavdarlar 125 cm uzunluğa geldiğinde -yaklaşık olarak Mayıs’ın 10’una denk geliyor- fiğ/çavdar karışımını sığır gübresi ezme aracı ile silindirilmektedir. Mısır saplarını ezip parçalamak için dizayn edilmiş biçme makinesine benzer kesici parçalayıcı bıçakları olan bir makine kullanılmalıdır. Arkada ve önde 4 silindiri ve 8 bıçağı bulunuyor. Kayalıklı topraklarda biraz daha esnek olsun diye modifiye edilebilir. Sarılmaları önlemek için sıyırıcı demirler ilave edilebilir. Son 7 yıldır bu yöntem tamamen denendi. Örtü bitkisinin çok iyi gelişip toprak üzerinde kalın bir tabaka oluşturduğu zamanlarda yabancı ot ilacını hiç kullanmadığı da görülmüştür.. Eğer silindirlemeyi 60-70 cm boyundan önce yapılıyorsa esas ürünün ekiminden 3 gün önce ilaç uygulamaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Amerika’da örtü bitkisi kullanan çiftçilerin önderi durumunda olan Steve Groff dur durak tanımıyor. Sürekli değişik bitkileri deneyerek nasıl daha fazla fayda sağlanabileceğini tespit etmeye çalışıyor. Bu denemelerden turp bitkisi üzerinde çok durmuş ve diğer bitkilerle ekim yapmıştır. Elde ettiği sonuç çok memnun edici olmuştur. Steve Groff turp bitkisinin adeta pulluğun toprağı sürerek kabarttığı görevi yerine getirdiğini vurgulamaktadır. Turp bitkisi hiç mazot ve ekipman kullanmadan biyolojik yolla kökleriyle toprakta havalandırma kanalları açmakta, yabancı otları baskılamakta, solucanları cezbeden muhteşem bir bitkidir.
Steve Groff organik tarım yapan çiftçilerle karıştırılmaması gerektiğini, kendisinin pestisitlere daha az ihtiyaç gösteren, verimliliğin arttırıldığı sürdürülebilir tarımı yaptığını özellikle belirtmektedir:
“Yetiştirdiğiniz ürün ne olursa olsun, temel kavramlar iyi anlaşıldığı ve doğru ekipmanlar kullanıldığı zaman, sıfır işlemeli tarım çok kolaylaşmaktadır. Karlılığınızın artmasının yanında çevreyle barışık bir çiftçilik yapmış oluyorsunuz. En önemlisi sizden sonrakilere kendi bulduğunuzdan daha iyi bir toprak bırakıyorsunuz, bu harika bir şey”.
İster Amerika’da ister Türkiye’de olsun. İster çok büyük tarlalarda ister küçük tarlalarda olsun. Bu tecrübelerden çıkarılacak bir ders veya bilgi mutlaka vardır. Aslında yüzyıllardır toprakla didişip duruyoruz. Karnını yarıyoruz kazmayla, sabanla, pullukla. Toprağı kendi başına bıraksanız o yine sizin için çalışır. Bırakın doğa kendi yolunu bulsun.
Tüm çiftçi ve araştırmacılarımızın bu tecrübelerden yararlanmaları dileğiyle,

Hiç yorum yok: